“Siyasi Davalarda Avukatlık”

13728

PANEL VİDEOLARINI GÖRÜNTÜLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ  

 “Siyasi Davalarda Avukatlık” konulu panel ve forum, 6 Mayıs 2016 tarihinde Türkiye Barolar Birliği’nde gerçekleştirildi.

Türkiye Barolar Birliği Avukat Hakları Merkezi’nin katkılarıyla düzenlenen panelin açış konuşmasını yapan TBB Başkan Yardımcısı Av. Berra Besler, siyasi davaların, hangi zaman diliminde ve hangi ülkede görülürlerse görülsünler, toplumda kutuplaşmaları artıran, kararları çoğunlukla vicdanlarda yaralar açan davalar olduğunu kaydetti.

Yargıyı siyasi içerikli davalardan arındırmanın mümkün olmadığını söyleyen Besler, “Bizim burada üzerinde durduğumuz konu ‘yargının bizzat siyasi hesaplaşmanın tarafı’ olmasıdır. Zira siyasi hesaplaşmanın tarafı olan yargıdan adalet beklemek hayal olduğu gibi kararlarının meşruiyeti de tartışma konusudur” diye konuştu.

Egemen güçler tarafından tehdit olarak kabul edilen kişi veya görüşün peşinen suçlu kabul edilmesi, davanın siyasi bir propaganda malzemesi olarak kullanılması ve kamuoyunun bu suça ikna edilmesi üzerine kurulu bir döngüde adaletten, adil yargılanma hakkından, suçun şahsiliği ilkesinden, masumiyet karinesinden, delillerin gerçekliğinden söz edilemeyeceğini ifade eden Besler sözlerine şöyle devam etti:

Yargılama sonunda idama mahkûm edileceği herkes tarafından bilinen Antik Çağ düşünürü Sokrates’ten beri böyledir bu.

Cadılığın var olduğunu peşinen kabul eden ve suçlanan kişilerin cadı olup olmadığını test ederek delil üreten Engizisyon mahkemelerinden beri böyledir.

Dreyfus davasında olduğu gibi toplumu ikiye böler ve bir gün yeniden açılmalarına ihtiyaç olur.

Almanya’nın Hitler döneminin, Sovyetlerde Stalin döneminin kıyım mahkemelerine dönüşebilir.

Bizim tarihimiz de belleklerde yer etmiş siyasi davalarla doludur.

Sarayda oluşturulan özel bir mahkemede yargılanarak sürüldüğü Taif zindanlarında boğularak öldürülen Mithat Paşa’nın savunması bugün hala bir ibret belgesidir.

Kuvayı Milliyeciler hakkında idam kararı veren “Divan-ı Harbi Örfi”den İstiklal Mahkemeleri’ne, Yassıada’da kurulan özel mahkemeden 12 Mart sonrasında oluşturulan Sıkıyönetim Mahkemelerine ve 12 Eylül darbesiyle kurulan DGM’lere kadar; olağanüstü dönemlerin, özel hukuk kurallarıyla oluşturulup geniş yetkilerle donatıldığı özel mahkemelerinde görülen siyasi davalarla yazılmıştır tarihimiz.

HUKUK DIŞINA ÇIKANLARIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL, BAĞIMSIZ SAVUNMANIN TEMSİLCİSİ AVUKATLARDIR

Olağanüstü dönemlerin özel mahkemelerinde görülen siyasi davalarla güçlerini kanıtlamak isteyen iktidarların en hoşlanmadığı şey ise avukatlar olmuştur.

1804’te “Hükümete dil uzatan bir Avukatın dilinin kesilmesi isterim” diyen İmparator Napolyon’dan önce de, sonra da böyledir bu…

Hiç kuşkusuz bugün de hukuk dışına çıkanların önündeki en büyük engel bağımsız savunmanın temsilcisi avukatlardır. Özellikle son 5-6 yıldır Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yerini alan Özel Yetkili Mahkemelerde, onların kaldırılmasından sonra Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. Maddesi ile yetkili kılınan Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen ve ülke gündemimizden hiç düşmeyen siyasi davalarda meslektaşlarımızın bizzat yaşadıkları hukuksuzluklar ciltler dolduracak çaptadır.

Ergenekon, Balyoz, KCK, Oda Tv, Askeri Casusluk, Çarşı, Gezi, Hopa diye adlandırdığımız pek çok davada yapılan soruşturmalar ve toplu yargılamalar siyasi kolluğun ön aldığı; hukuka aykırı olarak elde edilen deliller, gizli tanıklar, hukuka aykırı dinleme ve teknik takipler, haksız tutuklamalar ve mahkûmiyetlerle muhalefeti sindirme aracına dönüşmüş, sanıklar medyada infaz edilmiş ve toplum vicdanını yaralamıştır. Böylece toplum adına maddi gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya çıkararak yargılama yapmakla görevli mahkemelerde usul hukuku kuralları rafa kaldırılmış, savunma hakkı alabildiğine kısıtlanarak yargılamanın diyalektiği bir yana bırakılmış, pek çok meslektaşımız da yalnızca mesleklerini icra ettikleri için cezalarla karşı karşıya kalmıştır.

Ancak biliyoruz ki meslektaşlarımızın bütün zorluklara karşı cesaretle yaptıkları savunmalar, bugün kimi davaların yeniden açılmasına neden olduğu gibi, tarihe de ibret vesikası olarak kalacaklardır.

Bir ülkede savunmaya verilen değer ile o ülkenin demokratik gelişimi arasında doğrudan bir bağ olduğu ne kadar doğruysa, savunma hakkının kısıtlanması ile hukuk devleti ilkelerinin ihlal edilmesi arasında da aynı bağın olduğu bir gerçektir. O nedenle “Siyasi Davalarda Avukatlık” konusunu ele alan bu panel, savunmanın hukuk devletindeki yerinin vurgulanması açısından da büyük önem taşımaktadır.

Oturum başkanlığını TBB Başkan Yardımcısı ve Avukat Hakları Merkezi Başkanı Av. Başar Yaltı’nın yaptığı panelde, Ankara Milletvekili Av. Şenal Sarıhan, İstanbul Barosu Önceki Başkanı Av. Turgut Kazan ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Barkın Asal konuşmacı olarak yer aldı.

Panelin devamında gerçekleştirilen forumda ise; Av. Ali Rıza Dizdar, Av. Ayhan Erdoğan, Av. Eşber Yağmurdereli, Av. Ersan Şen, Av. Hasip Kaplan, Av. Mehdi Bektaş, Av. Özgür Urfa, Av. Rahmi Ofluoğlu, Av. Refik Uçarcı, Av. Şevket Can Özbey ve Av. Yahya Şimşek görüşlerini dile getirdiler.

Panelin ve forumun başkanlığını yürüten TBB Başkan Yardımcısı ve Avukat Hakları Merkezi Av. Başar Yaltı, “Siyasi Konularda Avukatlık” konulu toplantının amacının, Türkiye’de sıkça yaşanan siyasal nitelikli davaların yarattığı etkilerin tartışılmasından çok, konunun hukuk / yargı sistemi ve avukatlık uygulamaları açısından değerlendirilmesi olduğunu ifade etti.  Siyasi davalarda tecrübeli avukatların deneyimlerinin, birikimlerinin ve uyguladıkları savunma tekniklerinin gelecek kuşaklara yol göstereceğini söyleyen Yaltı, siyasal nitelikli davaların klasik dava avukatlığından farklı özellikler taşıdığını, farklı savunma teknikleri ve argümanlar kullanılmasını gerektirdiğini kaydetti.