Tarih
13.04.2018
Esas
2018/162
Karar
2018/413

 * Avukatların ticaret ile uğraşan iş adamlarının kurduğu derneğe üye olmaları ve dernek faaliyetlerinde bulunmaları, disiplin cezasını gerektirir.

 (Av. Yas. m. 34 TBB Mes. Kur. m. 3,4 )


 

 

 

Şikâyetli avukat hakkında “... ... İşadamları Derneğine üye oldukları” iddiası üzerine re’sen başlatılan disiplin kovuşturmasında, eylem sabit görülmediğinden ceza tayin edilmemiştir. 

Şikâyetli avukat savunmalarında özetle; ülke çapına bakıldığında avukat meslektaşların milletvekili, belediye başkanı, spor kulübü başkanı, siyasi parti il temsilcisi gibi görevler yapmakta olduğunu, bu görevlerinin ifası sırasında da avukat unvanlarını kullanmaya devam ettiklerini, bu gibi sorunlarının tartışılabileceği, şehrin ihtiyaçlarına çözüm üretilebileceği gayesinin bulunduğunu, bu derneğin ...’e hizmet saiki olan sivil toplum örgütü niteliğinde bir dernek olduğunu, dernek bünyesindeki üye ve yöneticilerinin hiçbirinin ne şahsi ne de şirketlerinin avukatlığını yapmadığını beyan etmiştir. 

İncelenen dosya kapsamından Baro Yönetim Kurulu’nun 30.11.2016 günlü kararı ile Avukatlık Kanunu 34, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3,4 maddeleri uyarınca değerlendirmek üzere disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği, 

Baro Disiplin Kurulu’nun “T.C. Anayasası 33/1 maddesi uyarınca ‘Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.’ Avukatlıkla bağdaşmayan işler Avukatlık Kanunu 12/f maddesi uyarınca ‘Anonim, limited, kooperatif şirketinin ortaklığı, yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği ve denetçiliği ve komandit şirketlere bağlı komanditer ortaklık’ olarak tahdidi olarak ifade edilmiştir. Sayılan işler arasında dernek üyeliği şeklinde bir ifade bulunmamaktadır. Kovuşturmaya dayanak mevzuat hükümleri Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3, 4. maddeleri uyarınca şikâyetli avukat hakkında şikâyete konu atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, şikâyetli avukat hakkında ceza tertibine yer olmadığı kararı verilmesi gereği yönünde vicdani kanaat hâsıl olmuştur” gerekçesiyle karar verdiği, 

Şikâyetlinin disiplin sicil özetinde ceza olmadığı, 

... Barosu Başkanlığı Yönetim Kurulu’nun 02.01.2018 günlü itiraz dilekçesinde özetle; önceki iddialarını tekrarla avukatların yargının kurucu hatta asli unsurları olduğunu bu bağlamda avukatların yurttaşın yargıdaki güvencesi ve temsilcisi olduğunu, böylesine önemli görevlerde donatılan avukatların uymakla yükümlü olduğu kuralların diğer kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları üyelerinden daha ağır olduğunu adeta Anayasamız gibi olan Avukatlık Kanunu 34. maddesinde açıkça ‘Avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun davranmak’ ibaresi olduğu, avukatlık titrinin yanında işadamının da kullanılması toplum nezdinde avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güveni zedelediğini, işadamının sözlük anlamının ‘ticaretle uğraşan, kazanç sağlamak amacıyla ticaret ve sanayi işi ile uğraşan kişi’ demek olduğunu, bir avukatın kendini işadamı olarak da nitelemesinin işadamları derneğine üye olmasının ve dernek faaliyetlerinde isminin geçmesinin kamunun inancını sarsacak ve mesleğe olan güveni zedeleyeceğini, toplum nezdinde ‘Avukat mı iş adamı mı, avukat nasıl işadamı olur, işadamıysa nasıl avukatlık yapar’ algısının oluşacağını, bir avukatın ticari kazanç elde etmesinin yaptırımının Baro Levhasından silinmesi olduğunu, yürütülen kovuşturmada zaten böyle bir iddia ve delilin olmadığını, ama ticari kazanç elde etmeden ediyor algısı yaratabilecek oluşumlarda bulunulmasının da yaptırımının bulunduğunu beyanla şikâyetliler hakkında ceza verilmesini talep ettiklerini, 

Disiplin kovuşturmasının konusu, şikâyetli avukatın ticaret ile uğraşan iş adamlarının kurduğu derneğe üye olmalarının ve dernek faaliyetlerinde bulunmalarının Avukatlık Kanunu’na ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na aykırı olup olmadığı ve avukatlık mesleği ile bağdaşıp bağdaşmadığı sorunudur. 

Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder” düzenlemesi ve TCK’nın ‘Tanımlar’ başlıklı 6-1/c maddesinde de “Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi... anlaşılır.” düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde, avukatlar tarafından yapılan faaliyetlerin kamu yararına yapıldığı ve avukatlık mesleğinin bir “kamu hizmeti” olduğu hususu tartışmasızdır. 

Avukat ve Avukatlık mesleği, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ederek, hukuki sorunların ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk devletinin işlerliğinin sağlanması bağlamında, yaşamsal bir önem ve değere sahiptir. Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki, avukatlık mesleğinin ‘kamu hizmeti ve serbest bir meslek’ şeklindeki nitelemesi, avukatların serbest meslek çalışmalarını yürütürken görev yapılan alanın kamusal ağırlığına dayanmaktadır. Bilgi ve deneyimlerini öncelikle adalet hizmetine vererek, adalete ve hakkaniyete uygun çözümler için hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargı organlarıyla yetkili kurul ve kurumlara yardımı görev bilen avukatın, hukuk devletinin yargı düzeni içindeki yeri özellik taşımaktadır. Avukatlık Kanunu’nun ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın da amacı; avukatların görevlerini ifa ederken bu özelliğe uygun davranmalarını sağlamaktır. 

Bu nedenle, avukatlık hiçbir zaman ticari bir faaliyet olmamıştır ve ticari amaç ile de yapılamaz. Avukat tacir de değildir. Avukatlık Kanunu ve Meslek Kuralları, avukatlığın hak arama özgürlüğünün önüne geçerek ticari amaçla yapılmasını, ticari bir yönünün hak aramanın önüne geçmesini yasaklamaktadır. 

Avukatlığın serbest meslek olması, serbest piyasa ekonomisini kurallarına uyarak “mesleğin serbestçe yapılması” demek değildir. Avukatlığın serbest meslek olması; mesleğin sermayeden çok şahsi çalışmaya, bilimsel ve mesleki bilgiye, ihtisasa dayanması ve Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlıkla birleşebilen işler” başlıklı 12. maddesindeki sınırlar dışında bir işverene tabi olmaksızın yapılması anlamına gelmektedir. 

Avukat Ali Haydar Özkent “Avukatlığın Kitabı” adlı eserinde; “…Avukat; düne kadar başkasının hakkı namına hazır bulunduğu ve müdafaa yaptığı mahkemelerde bugün kendi muameleleri namına müdafaa yapacaktır! Ticaret muamelelerinin şu veya bu şekilde olduğu hasım tarafından tatlı, acı münakaşalara mevzu teşkil eyleyecektir. Avukat, o mahkemeler önünde ve arkadaşları yanında, hatta dinleyicilerin karşısında asaletini, saygı değerliğini kaybedecektir. Kanun vâzıı, amme hizmetlerinin en asillerinden birisi olan avukatlığın, çok vahim ve nakdi mes’uliyetler dahi doğurabilecek olan bu gibi sıfatlarla birleşmesine müsaade et(me)miştir. 

  …sonra, mühim bir prensip meselesi: Tüccarlıkta ilk ve son hedef, para kazanmaktır. Avukatlığın ilk ve son hedefi hakka yardım etmek, hukuki bilgiyi adalet hizmetine tahsis eylemek, hakkı muzaffer kılmaktır. Para kazanmak, mesleğin gayesi değildir. Yapılan yardımın, sarf olunan mesainin mukabili olarak alınan ücret, bir geçim vasıtasıdır ve son planda gelir. İşte avukatlığı tüccarlıktan ayıran esaslı farklardan birisi de budur.” cümleleriyle bunu vurgulamıştır. (Avukat Ali Haydar Özkent, “Tüccarlık Niçin Avukatlıkla Birleşmez?”, Avukatın Kitabı, Arkadaş Basımevi, İstanbul 1940, s.238) 

Avukatlar sırf iş adamı olmaktan uzak, ayrıcalıklı konumdadırlar. Bu da avukatlığın sadece özel değil, kamusal boyutunun olmasıyla ilgilidir. (Ankara Barosu Etik Kurulu, Görüş 2007/2) 

Avukatı iş adamlığına yakıştıran bu gibi hallerden son derece sakınmak gerekir. Aksi hal disiplin cezasını müstelzimdir. (Özkent, “İş Peşinde Koşmamak”, age, s.411) 

Avukatlığın yargının kurucu unsurlarından ve kamu güvenine mazhar bir meslek olması, Avukatlık Kanunu ile mesleğin mahiyet ve amacı açıkça düzenlenmiş olması karşısında avukatlık unvanının yanında iş adamı ibaresinin de kullanılması toplum nazarında avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güveni zedeleyeceği, avukatlığın ticari bir faaliyet ve kazanç elde edilebilecek meslek olduğu imajı yaratılacağı tartışmasızdır. 

Şikâyetli avukat iş adamları derneğine üye olmasının örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Disiplin Kurulu da savunmaya bu yönüyle itibar etmiştir. 

Şüphesiz “Örgütlenme Hakkı” taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde ve Anayasamızda güvence altına alınmış bir haktır. 

Ülkemizin de taraf olduğu ve süreç içerisinde zorunlu yargı yetkisini de tanıdığı, 04.11.1950 Roma’da kabul edilen İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü” başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir.” demektedir. Ancak, bu hakkın mutlak bir hak olmadığı belirli neden ve koşullarla sınırlanabileceği de maddenin 2. fıkrasında “Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.” şeklinde belirtilmiştir. 

Benzer şekilde 1982 Anayasası’nın “Toplantı Hak ve Hürriyetleri” başlıklı 11. Bölümde “Dernek kurma hürriyeti” başlıklı 33. maddesinde “(Değişik: 23.7.1995-4121/2 m.; 3.10.2001-4709/12 m.) Herkes, önceden izin almaksızın  dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.” şeklinde bir hak olarak tanınmış ancak, maddenin devamında “Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir./ Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. …Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir.” denilerek bu hürriyetin belirli neden ve koşullarla sınırlanabileceğini düzenlemiştir. 

Örgütlenme özgürlüğünün sınırsız bir örgütlenme olmadığı hem uluslararası insan hakları belgelerinde hem de Anayasada açıkça belirtilmektedir.             

Bu nedenle, itirazın kabulü ile Baro Disiplin Kurulu kararının kaldırılması ve şikâyetli avukat hakkında ceza tayini gerekmiştir. 

Gereği düşünüldü; 

1-... Barosu Başkanlığı’nın itirazının kabulüne, ... Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 16.11.2017 gün ve 2016/51 Esas, 2017/29 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Şikâyetli avukatın UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA

 2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesinde dava yolu açık olmak üzere, 

 Oy birliği ile karar verildi.