BİRLİK BAŞKANI SAĞKAN, TBB'NİN 9. YARGI PAKETİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİ TBMM ADALET KOMİSYONUNA SUNDU

1391

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, kamuoyunda 9. Yargı Paketi olarak bilinen Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneline ilişkin görüşlerini TBMM Adalet Komisyonu'na sundu.

Komisyon çalışmalarına Genel Sekreter Av. Veli Küçük ve Hukuk Müşaviri Av. Seray Şenfer ile birlikte katılan Sağkan, teklifin maddelerine ilişkin olumlu olumsuz tüm değerlendirmelerin, madde görüşmeleri sırasında Hukuk Müşaviri tarafından Komisyon üyeleriyle paylaşılacağını kaydederek, kendisinin birkaç madde üzerinde duracağını belirtti. Sağkan Komisyon'da ağırlıklı olarak; 'kadının soyadına', 'adli yardım ödemelerinde birden fazla baronun bulunduğu illerde dikkate alınacak baro nüfus oranlarına', 'arabuluculuk için aranan mesleki kıdem koşuluna' ve 'arabuluculuk görüşmesine gelmeyen vatandaşın sorumluluğunu avukata yükleyen' düzenlemelere ilişkin görüşlerini ifade etti.

"KADININ SOYADI KONUSUNDAKİ DÜZENLEMENİN TEKLİF METNİNDEN ÇIKARILMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ"

9. Yargı Paketi'nin kamuoyunda şu anda en çok konuşulan başlığının 15. maddesinde düzenlenen kadının soyadı olduğunu hatırlatan Sağkan, Anayasa'ya aykırılık iddialarının başında da bu maddenin geldiğini hatırlattı. Sağkan şunları söyledi:

"Kadınlar doğumla kazandıkları soyadlarını kullanmak için çok uzun zamandır haklı bir mücadele yürüttüler. Bu mücadelelerinin karşılığını Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda aldılar, Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru dosyaları üzerinden defalarca aldılar. Yine AİHM aynı şekilde hak ihlali kararları verdi. Son olarak Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 41. maddesindeki eşitliğe aykırı olduğu gerekçesiyle Türk Medeni Kanunu'nun 187. maddesinin ilgili hükmünü iptal etti.

Bugün baktığımızda önümüzdeki teklif; bugüne kadar hak ihlali kararları verilen ve son olarak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği Medeni Kanun'daki hükmü ve uygulamadaki durumu aynen muhafaza eden bir içerikte. Haliyle Anayasa'nın 153. maddesinin 'Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığına' ilişkin açık hükmüne çok net şekilde aykırılık teşkil ediyor. Bu durumun Yargıtay’ın bir dairesinin ‘Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum’ demesinden hiçbir farkı bulunmamaktadır. Tabii Anayasa'ya aykırılığın dışında bu konunun vicdani ve insani bir tarafı da söz konusu. Ben Adalet Komisyonunun da Yüce Meclisin Genel Kurulunun da Türkiye'de bu mücadeleyi veren kadınlara 'hayır Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen biz sizin soyadı hakkınızı tanımıyoruz, gidin her biriniz yıllarca sürecek hukuki mücadelelerle bu hakları edinin' demeyeceğine inanıyorum, inanmak istiyorum.

Kadının soyadı konusunda teklifin 15. maddesindeki gerekçelerin tamamının Anayasa Mahkemesi kararının içinde ayrıntılı olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Sağkan, "Soyadı konusunun; soy bağının sıhhatiyle, aile bütünlüğünün zarar görmesiyle, çocukların psikolojisinin bozulmasıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığına ilişkin açıklamalar çerçevesinde düzenlemenin teklif metninden çıkartılması, karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde konunun ilgilileriyle bir masada buluşularak, komisyon nezdinde insani, vicdani ve hukuki bir çözümünün sağlanması gerektiğine inanıyoruz" ifadelerini kullandı.

"TEMENNİMİZ YANLIŞ OLDUĞUNA HERKESİN MUTABIK OLDUĞU ÇOKLU BARO YASASINDAN DÖNÜLMESİDİR"

TBB Başkanı Sağkan, adli yardımın aynı ildeki barolar arasındaki dağılımına yönelik düzenlemeye geniş yer verdiği konuşmasında, "Kanun teklifinin 3. maddesi çerçevesinde adli yardım ödeneğinin aynı ildeki barolar arasında dağılım esasına ilişkin bir konuyu konuşuyoruz ancak asıl konuşulması gereken Anayasa'ya aykırı olan çoklu baro düzenlemesinin yanlış bir düzenleme olduğu konusunda istisnasız herkesin mutabık olmasıdır” dedi. Sağkan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Anayasa Mahkemesi, Adli Yardımın nüfusa göre belirlenen puanının yüzde 40'ının o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak dağıtılacağına ilişkin hükmün orantısız olması ve barolar arasında mali dengeyi sağlamadığı gerekçesiyle iptaline karar verdi. Burada önümüze yüzde 40 düzenlemesinin yüzde 30'a düşürüldüğü bir teklif metninin geldiğini görüyoruz. Komisyon üyelerinin bilgisi var mı bilmiyorum. Yüzde 40 iken barolarımıza hangi rakamlar ödeniyordu, yüzde 30 olduğu zaman gerçekten Anayasa Mahkemesinin belirttiği mali denge sağlanacak mı? Komisyon üyelerinin bu rakamları görmeden, yüzde 40 ile yüzde 30 arasındaki farkı bilme ve Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçenin karşılandığını tespit edebilme şansı yok. O sebeple bizim beklentimiz, kanun teklifi hazırlığını yapanların Adalet Komisyonu üyelerine yüzde 40'la yüzde 30'un neye tekabül ettiğini ayrıntılı olarak açıklamalarıdır. Bizim elimizdeki verilere göre kanun teklifindeki düzenleme Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen barolar arası mali dengeyi sağlama kriterini hiçbir şekilde karşılamadığı gibi orantısızlığı da aynı şekilde devam ettirmektedir.

Sağkan, "Tabii ki temennimiz, yaklaşık 4 yıldır uygulamada olan ve gerçekten ne avukatların meslek sorunlarına ne de yargı sistemimize hiçbir katkısı bulunmadığı artık tüm çevreler tarafından kabul edilen bu çoklu baro yasasından bir an önce geri dönülmesidir" vurgusunda bulundu.

"UZLAŞTIRMACILIĞIN CEZA YARGILAMASINDA HUKUKÇULARA HASREDİLMESİ DOĞRUDUR"

Teklifin 23. maddesindeki uzlaştırmaya ilişkin düzenlemeyi doğru bulduklarını kaydeden Sağkan, önceki uygulamaların yurttaşların ciddi hak ihlallerine uğramasına neden olduğunu ifade etti. Sağkan, "uzun süredir talep ettiğimiz ve ısrarla takipçisi olduğumuz Uzlaştırmacılığın sadece hukuk fakültesi mezunları tarafından yapılmasını hayata geçirecek bu düzenlemenin vatandaşın adalete erişimi ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde çok doğru ve önemli bir gelişme olduğunu düşünüyor, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz" dedi.

"KAMU AVUKATLARININ ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİDİR"

Sağkan, hakim ve savcıların ek tazminat gösterge rakamlarına ilişkin düzenleme hakkında "Yargının bütün bileşenlerinin ekonomik bir sıkıntı yaşamadan görevlerini yerine getirebilmeleri, yargının niteliği, bağımsızlığı ve tarafsızlığı bakımından çok önemlidir" ifadesini kullandı.

Sağkan, 2019 İnsan Hakları Eylem Planı'nda kamu avukatlarının özlük haklarının iyileştirileceğine ilişkin taahhüdün ise bugüne kadar yerine getirilmediğini kaydederek, "Türkiye'de bugün yaklaşık 5.300 civarında kamu avukatı var. Kamunun bütün hukuki yükünü üstlenen, binlerce dosyayla ilgilenen kamu avukatları haklı olarak ve çok uzun zamandır bu taahhüdün yerine getirilmesini bekliyorlar. Ancak kamu avukatlarının özlük haklarına dair bugüne kadar hiçbir adım atılmadığını da sizlerle paylaşmak durumundayım. Beklentimiz kamu avukatlarının da hak ettikleri özlük hakları düzenlemesinin bir an önce hayata geçirilmesidir.” dedi.

"ARABULUCULUKTA SINAV EŞİTLİK İLKESİ ÇERÇEVESİNDE, KIDEM İSE HUKUK MESLEKLERİNDEKİ TECRÜBE GÖZÖNÜNE ALINARAK DEĞERLENDİRİLMELİ”

Teklifin, 20 yıl üzerinde kıdemi olan hukuk fakültesi mezunlarına sınavsız arabuluculu olma hakkı getiren 31. maddesine ilişkin de görüşlerini ifade eden Sağkan, "20 yıl kıdemlilerin eğitim almak kaydıyla sınavsız arabulucu olmasını Türkiye Barolar Birliği olarak eşitlik unsuruna aykırı olarak değerlendiriyoruz. Bu anlamda bir düzenleme yapılma ihtiyacı hissediliyorsa o zaman imtiyazlı bir kesim yaratılmadan eşitlik bağlamında 5 yıl üzerinde kıdemi olan tüm hukukçuların eğitim almak kaydı ile sınavsız olarak arabulucu olmasının tartışılması gerektiği inancındayız. Bir o kadar önemli olan diğer unsur ise aranan 20 yıllık kıdemin hukuk mesleklerinde değil, herhangi bir meslek grubunda geçirilen kıdem olarak öngörülmesidir. Haliyle burada teklifin gerekçesindeki hukuki tecrübenin arabuluculuğa yansıtılması amacından uzak bir düzenleme olduğunu görüyoruz. 3 yıllık bir avukat, 5 yıllık kıdemini dolduramadığı için arabuluculuk yapamazken, 20 yıl tamamen başka bir meslekte tecrübesi bulunan bir kişi, hukuk fakültesinden yeni mezun olsa bile sınavsız olarak arabuluculuk yapar hale getiriliyor" dedi.

Sağkan, yine Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda getirilen arabuluculuk sonrası dava sürecindeki yasal vekalet ücretleri ve yargılama giderlerine ilişkin düzenlemeye de değindiği konuşmasında, "Vatandaşın arabuluculuk görüşmesine katılmamış olmasının sorumluluğunu avukata yükleyen bir düzenleme. Oysa avukat, girdiği davada aynı emeği, aynı mesaiyi sarf ediyor, vatandaş eğer arabuluculuk görüşmesine katılmadıysa bundan kaynaklanan bir sorumluluk Avukata ve onun emeğine yükletilemez. Bu durum açıkça hem eşitlik ilkesine hem de angarya yasağına aykırıdır" şeklinde konuştu.

Sağkan, konuşmasının sonunda, Türkiye Barolar Birliği'nin maddelere ilişkin görüşlerini Hukuk Müşavirinin ayrıntılı olarak paylaşacağını kaydetti.


Haber ile ilgili Görseller

Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle