TBB BAŞKANI SAĞKAN, HAYVANLARIN 'ÖTANAZİ' ADI ALTINDA KATLEDİLMELERİNİ ÖNGÖREN KANUN TEKLİFİNE KARŞI KUĞULU PARK'TA BAŞLATILAN 'YAŞAM NÖBETİ'NE KATILDI

1017

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşmelerine devam edilen ve sokak hayvanlarının 'ötanazi' adı altında katledilmelerini öngören kanun teklifinin geri çekilmesi amacıyla Ankara Kuğulupark’ta başlatılan 'Yaşam Nöbeti'nin 8'inci gününe katıldı.

Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu, Bolu Barosu Başkanı Av. Perihan Bengü Akşemsettinoğlu Yılmaz, farklı illerden gelen baroların hayvan hakları kurullarının temsilcileri ve meslektaşların yanı sıra siyasi parti temsilcileri ile yurttaşların da katıldığı 'Yaşam Nöbeti'nde TBB adına bir konuşma yapan Sağkan şunları söyledi:

"Öncelikle bu katliam yasasıyla neden karşı karşıya olduğumuzu sorgulamamız gerekiyor. Güvenli sokaklar ihtiyacı deniliyor, öyle mi? Evet Türkiye'de bir güvenli sokak sorunu vardır. Ancak ben bugün çocuğumu sokağa çıkaramıyorsam eğer, korkum hayvanlardan değil insanlardandır. Eğer bugün çocukların yaşam haklarını konuşuyorsak, bunun içerisinde azıcık samimiyet varsa; tarikat yurtlarında istismara uğrayan, Aladağ'da yangında hayatlarını kaybeden çocuklarımızı konuşmadan kimse çocuk haklarından bahsetmesin.

Bize Avrupa'yı örnek verenlere ise söyleyecek çok şeyimiz var. Örnek verdikleri Avrupa'da sokak hayvanlarına eziyet normal, merhamet ise zavallılık olarak karşılanırken; bu toprakların güzel insanları Allah'ın sessiz kullarına yemek ve su veriyorlardı. Kedilerin şeytan diye yakıldığı Avrupa'dan gelen I. Ferdinand'ın elçisi Busbecq, Türklerin köpeklere ve diğer hayvanlara gösterdiği merhametten bahsettiğinde sene 1555'ti. Edmondo De Amicis, seyahatnamesine 'Türklerin köpekleri sevip koruduğunu bütün dünya bilir' diye yazdığında sene 1874'tü. Yani bu ülkede belli bir “azınlığa” hasredilmeye çalışılan merhamet ve hayvan sevgisi bizim kadim toplumsal kodlarımızdan belki de en vicdanlı olanıdır. Belli bir “zengin” zümreye değil, tarihten bu yana kalbi temiz çocuklara, artan yemekleri ayıran annelere, koynunda bir köpek yavrusunu uyutan ninelere ve ülkenin her noktasında görebileceğiniz bir köpeğe eliyle su içiren dedelere aittir bu toplumsal kodlar.

Yeni hayvan politikasının bizi biz yapan toplumsal ve insani değerlerimizle oynamaya yetmeyeceğini, içimizdeki merhametin bundan çok daha büyük olduğunu, asıl sorumluların ise 5199 sayılı Kanunu 2004 yılından itibaren uygulamayan belediyelerin ve denetleme görevini yapmayan bakanlıkların olduğunu ısrarla vurgulamaya, hayvanların yaşam haklarını sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşır, hepinize saygılarımızı sunarız."


Haber ile ilgili Görseller

Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle