Açış Konuşması

5012

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI’NIN, BÜYÜK ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNÜN 72.YILI NEDENİYLE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ TARAFINDAN DÜZENLENEN ETKİNLİKTE YAPTIĞI AÇIŞ KONUŞMASI

 

Sevgili Meslektaşlarım,

Değerli Konuklar,

Hepinizi Türkiye Barolar Birliği adına, Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım adına, kendi adıma sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli Konuklar,

Her çağda ve hemen her toplumda, düşleri gerçeklerle, hayalleri yaşamla buluşturan insanlar çıkmış ve ülkelerinin kaderlerine hükmetmişlerdir. Üstün yetenekli, özel donanımlı bu insanlar, kendi toplumlarının insanlarına umut vermişler, güç vermişler, cesaret vermişler, örgütlenme enerjisi vermişler, doğru siyasal ve pozitif hedefler göstermişlerdir. Siyaset dilinde buna vizyon diyorlar.

Bizim için aşılmış değil, daha hala ulaşılması gereken bir değer olan Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmak için söyledim bunları.

İnsanlar annelerinin onları doğurmasıyla dünyaya gelmezler sadece, bu hayat onları doğmaya mecbur da eder’ diyor Gabriel Garcia Marquez. Sanıyorum, Büyük Atatürk için söylenmesi gereken doğru sözlerden birisi de budur. Evet!  Kimileri, sadece annelerinin onları doğurmasıyla dünyaya gelmezler, hayatın kendisi onları doğmaya mecbur ettiği için dünyaya gelirler. Mustafa Kemal Atatürk, dünyaya böyle gelmiş ender insanlardan birisidir.   

Büyük Atatürk, bizlere sadece sağlam temeller, gelecekteki gelişmemiz, ilerlememiz için pozitif hedefler, somut ilkeler bırakmamış, kaynağını tam bağımsızlıktan, yurtseverlikten, evrensel değerlerden alan, kendisini güvenle besleyen, yeni enerjiler ve hedefler için ödüller vaat eden bir ulusal ülkü bırakmıştır. Sözleriyle, davranışlarıyla, kahramanlara ve kahramanlığa değer veren bir halkın hayallerini ve umutlarını besleyecek özel bir efsane yaratmıştır. Bizlere demokrasinin, uygarlığın, çağdaşlığın gerekliliğine inanmayı öğretmiştir. O’nun bize verdikleri, öğrettikleri ve vasiyet ettikleri, bugün hepimizin yüreğinde, aklında ve vicdanında canlı bir yol gösterici olarak yaşıyor.       

  

Değerli Konuklar,

Birinci dünya savaşından sonraki yıllar, özellikle 1930’lu yıllar, Avrupa’da ırkçı anlayışların yükselişe geçtiği, faşist rejimlerin egemen olduğu yıllardır. İnsanlığın zor zamanlarıdır. Bu zor zamanların cazibesine kapılmayan,   gelişmelerinden etkilenmeyen, bu bağlamda ırkçı olmadan milliyetçiliği savunan, milliyetçiliği evrensellikle harmanlayan dünyadaki tek liderdir Mustafa Kemal Atatürk.

Öyle olduğu için “Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa, bana ne, dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Hadise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir. Beşeriyetin hepsini bir vücut ve her milleti, bunun bir uzvu saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, bütün vücut müteessir olur’ demiştir.

Büyük Atatürk, milliyetçiliğini sadece evrensellikle harmanlamamış, “Yurtta barış, dünyada barış” demek suretiyle barışla da buluşturmuştur. Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na dahil etmeyen, bu savaşın felaketlerinden uzak tutan siyaset, O’nun siyasetidir.

Bize ve tüm dünyaya liderlik dersi veren, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşan, Lozan’da barışan, hem savaştığı ve hem de barıştığı Lyoyd George’un özlü değerlendirmesiyle “Böyle dahi bir lider ancak yüz yılda bir dünyaya gelir” dediği Büyük Atatürk’ün çocuklarıyız biz.

Değerli Konuklar,

Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, zihniyetiyle, aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla medeni olduğunu ispat ve izhar etmek mecburiyetindedir … Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen medeni ve bütün mana ve eşkaliyle medeni bir heyeti- içtimaiye haline isal etmektir. İnkılabımızın umde-i asliyesi budur … Artık duramayız. Behemehal ileri gideceğiz.” diyen Büyük Atatürk’ün bizlere vasiyeti budur.

Bu vasiyetle bağlı isek, ki bağlıyız, o halde hiç durmamak ve ileriye, daima ileriye, daha iyiye, çok daha iyiye doğru gitmek zorundayız.

Büyük Atatürk’e, O’nunilkelerine, bıraktıklarına sahip çıkmak, Atatürk’ü sevmek hiç kimsenin, hiçbir partinin, derneğin ya da baronun tekelinde değildir. Zira Atatürk, herkesin, hepimizin ortak değeridir, milli kahramanıdır. Atatürk’e layık olmak için, her şeyden önce erdemli olmak, ahlaklı olmak, çalışkan olmak gerekir. Düşman Polatlı’ya kadar gelmişken açık tuttuğu ve “en büyük eserimdir” dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, yani meşruiyetin ve egemenliğin kaynağını kimilerinin yaptığı gibi lağvetmek değildir Atatürkçülük.       

Türkiye Barolar Birliği olarak; Büyük Atatürk’ün bize bıraktığı ilke ve değerlerin ayırtında, vasiyet ettiklerinin bilincinde olduğumuzu, Cumhuriyetimizi O’nun gösterdiği hedef doğrultusunda daha ileriye götürme kararlılığında bulunduğumuzu özellikle belirtir, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliriz. 

Beni dinlediğiniz hepinize teşekkür eder, sevgi ve saygılar sunarım. 


Av.V.Ahsen Coşar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı